sınır ihlâli
güne yan yana duran iki gecekondu biziz
ben pembe boyalı tek katlıyım
sen koyu sarı ve iki katlısın
eskimişim pencerelerim yorgun bakıyor
sense merak ve aşkla dolusun
yıkılsan yıkılırım öyle yaslanmışım sıcağına
ben yıkılsam sana bir şey olmaz ama, olmasın da
kuzeye bakan yakamda bir boşluktur rüzgârın üflediği
kırık sevinçleriyle ev halkının dikemediğim bir türlü
sivas’tan kalma bir yangın, direncimi kırar ummadık ayazlara
saçlarımda gün batımı kızıl zamanları ağlar
zaman taşlardır, evrime döşenen bizden habersiz,
sen, benden habersiz değersin ince beline çam ağacının
o benden habersiz öper gençliğini, varsaydığımız
bir şey yitirmişim çocukluğumda
köklerim de yok başlangıcım da
birileri bizden önce atmış adımlarını, aşkımızın ortasına
çevirmiş yolumuzu aydınlıktan yalana
daha örülmemişken duvarımız
kimin elleriyle yıkılmışız yoksulluğa
ben uçuk pembenin yalancısıyım
sen sarının uçucu masumluğu
ne ellerim ellerindir
ne sessizliğimi duyarsın ne düşlerimi
sen gülümserken oysa tüm yeryüzünü duyarım
yüreğimin dibinde
birer kimlikle tutuşturulmuş elimize yasal mutsuzluğumuz
ve devletin iç cebinde sınır ihlâlidir uyruğumuz
toprağa tutunup kalksam memleketime
başını sokacak bir çatıdır olsa olsa varlığımız
kaybetsen sevişgenliğini omzundaki elimin
ağlar mısın neden diye yurtsuzluğumuz
mayıs, 2009
akköy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder