wish you were here*
intiharına gencecik dağılırım diye
tutardı elimden pink floydlar
hasta yakını gibi uyukladığım eğri
yatağa kusardın siluetini
vazgeç benden diyerek
suça yürürken ergenliğimiz
sıcak ve alkollüydü sabahlarımız
ekşi bir yazın sonuna bağladığım hışırtı
gitarının derisini soyardı mişel
ruhunu ıslatsın diye balkon ve turkuaz
sokağın geçmişine yürürken
düşlerde kanardık seviştiğimiz
bu iç kanamayla çatırdayarak
bir bedene sığınırdık eşeysiz
uçurumlarda seğiren gözlerin gibi
ne evcil bir isyandık anımsa
okul bahçelerinde devletle el eleydi
manik depresif masumiyetimiz
istersen söyleriz yine sevdiğin şarkıları
yüksek dozdan inişe geçtiğimiz
her hanımeline bir izmir sokulur yine
akşamüstleri yineler ölüm soğuk tenini
çocuklarla koşar içimde gölgen
ve tanrının gömleğinden çıkmaz artık lekemiz
Nilüfer Altunkaya
*Bir Pink Floyd şarkısı
akatalpa - ağustos 2010
24 Ağustos 2010 Salı
figan
figân
“ey milletim! ah u figân gününden sizin hesabınıza korkuyorum.”*
iri gözlerle ekler ölümü
zamanın savruk pelerinine
yangınlar körükleyen ürperişin
sayrılı bir anımsamadır
gidişinle duvarlar arasında
tüllenen bedenim
eskil ayinlerce kutsanan
şaraptır aşk ve ten
lirik solgunluğuna dudakların
bir ben duyarım lanetle
yanılgıya başlayan çözülüşünü
ve demir alışını canımdan
sonsuz kıyılardır şimdi
bir adanın intiharı denize
rivayet edilişi kıyametlerin
de ki; şiirle direnirim
esirgeyen ve bağışlayan
efsunlu düşlerin çağrısına
ya sabır
ya isyan
* el-Mü’min suresi (İnanmış adam ile Firavun’un konuşmasından)
nilüfer altunkaya
kış 2010
Şiiri Özlüyorum
“ey milletim! ah u figân gününden sizin hesabınıza korkuyorum.”*
iri gözlerle ekler ölümü
zamanın savruk pelerinine
yangınlar körükleyen ürperişin
sayrılı bir anımsamadır
gidişinle duvarlar arasında
tüllenen bedenim
eskil ayinlerce kutsanan
şaraptır aşk ve ten
lirik solgunluğuna dudakların
bir ben duyarım lanetle
yanılgıya başlayan çözülüşünü
ve demir alışını canımdan
sonsuz kıyılardır şimdi
bir adanın intiharı denize
rivayet edilişi kıyametlerin
de ki; şiirle direnirim
esirgeyen ve bağışlayan
efsunlu düşlerin çağrısına
ya sabır
ya isyan
* el-Mü’min suresi (İnanmış adam ile Firavun’un konuşmasından)
nilüfer altunkaya
kış 2010
Şiiri Özlüyorum
sanki gitmek
sanki gitmek
beni bir atı vurdular diye unut
rüzgârın başlangıcında
yalnızlığından bir çocuk büyüt
sokak sokak
evlat edin yağmurla
birbirine karışarak varolan
kahkahayla ışıldayan acı çektikçe
ve vazgeçen alev alev
ellerimiz ölse de
sözünü tut
parmak uçlarındaki günışığıyla
seyreltme ıssızlığımı
beni içine sindiğim yerde unut
teninin ilkyazında
Lacivert-
Nilüfer Altunkaya
beni bir atı vurdular diye unut
rüzgârın başlangıcında
yalnızlığından bir çocuk büyüt
sokak sokak
evlat edin yağmurla
birbirine karışarak varolan
kahkahayla ışıldayan acı çektikçe
ve vazgeçen alev alev
ellerimiz ölse de
sözünü tut
parmak uçlarındaki günışığıyla
seyreltme ıssızlığımı
beni içine sindiğim yerde unut
teninin ilkyazında
Lacivert-
Nilüfer Altunkaya
korza
korza
alnınızdaki yara izinden tanıdım sizi
eski bir liman kentinde karşılaşmış olmalıyız
anımsarsınız mutlaka
kirpikleri tuzdan günbatımıyım
ellerimin çürük yosun kokusu
saçlarımdaki vazgeçmiş lodos
ıssız yaşamların kumsallarıdır
ve kayalara çarpa çarpa doğduğum
denizden ahiretimdir aşk
kile dönüştü sevdiğim adam
yitirdiğim şarkılardır çocukluğum
yengeç dolu ağlar takılırken parmakuçlarıma
sabrın göğsüne uzanmış bekliyorum
eski bir liman kentiydi gençliğimiz
dibe çöküşü gibiydiler çaresiz köklerin
oyulmuş gövdeleri kabuktan yüzleriyle
başka adamlar ve başka kadınlar
uğultusunu bırakarak sözcüklerin
yana yakıla geçtiler tenimizden
yakamoza dönüştü sevdiğim adam
alnındaki yara izinden öperdim onu
mühürlü gülüşünden her sabah
mercana dolanışı gibi oyunbaz suların
sisli zamanlar eklerdik birbirimize
dansa dönüştü sevdiğim adam
kumun ve arzunun ıslak başlangıcına
deniz fenerinin batık gemilerde sızlayan
mavi yanılgısına içimin dehlizlerine
sığmayan köpükten karanlığa
sonsuzluğa dönüştü sevdiğim adam
ilkyaz- 2010
Nilüfer Altunkaya
Eliz - ağustos 2010
alnınızdaki yara izinden tanıdım sizi
eski bir liman kentinde karşılaşmış olmalıyız
anımsarsınız mutlaka
kirpikleri tuzdan günbatımıyım
ellerimin çürük yosun kokusu
saçlarımdaki vazgeçmiş lodos
ıssız yaşamların kumsallarıdır
ve kayalara çarpa çarpa doğduğum
denizden ahiretimdir aşk
kile dönüştü sevdiğim adam
yitirdiğim şarkılardır çocukluğum
yengeç dolu ağlar takılırken parmakuçlarıma
sabrın göğsüne uzanmış bekliyorum
eski bir liman kentiydi gençliğimiz
dibe çöküşü gibiydiler çaresiz köklerin
oyulmuş gövdeleri kabuktan yüzleriyle
başka adamlar ve başka kadınlar
uğultusunu bırakarak sözcüklerin
yana yakıla geçtiler tenimizden
yakamoza dönüştü sevdiğim adam
alnındaki yara izinden öperdim onu
mühürlü gülüşünden her sabah
mercana dolanışı gibi oyunbaz suların
sisli zamanlar eklerdik birbirimize
dansa dönüştü sevdiğim adam
kumun ve arzunun ıslak başlangıcına
deniz fenerinin batık gemilerde sızlayan
mavi yanılgısına içimin dehlizlerine
sığmayan köpükten karanlığa
sonsuzluğa dönüştü sevdiğim adam
ilkyaz- 2010
Nilüfer Altunkaya
Eliz - ağustos 2010
eksik ağıt
eksik ağıt
yüzünün yarısı erdal eren
allah’ım sen de bize gel
sizin omzunuz gökyüzü mü
amca bana da bir idam ver
bezirgânbaşı bezirgânbaşı
bizim evde günler geçmez
annem der ki halk ve devlet
arasından hiç can sızmaz
ağbim kardeşim oğlum
devrime avludur gençliğin
ülkem gibi dağlık olsun
vicdanımızda serinliğin
yüzümün yarısı erdal eren
allah’ım sen de bize gel
nilüfer altunkaya
-berfin bahar temmuz 2010
yüzünün yarısı erdal eren
allah’ım sen de bize gel
sizin omzunuz gökyüzü mü
amca bana da bir idam ver
bezirgânbaşı bezirgânbaşı
bizim evde günler geçmez
annem der ki halk ve devlet
arasından hiç can sızmaz
ağbim kardeşim oğlum
devrime avludur gençliğin
ülkem gibi dağlık olsun
vicdanımızda serinliğin
yüzümün yarısı erdal eren
allah’ım sen de bize gel
nilüfer altunkaya
-berfin bahar temmuz 2010
anafor
anafor
burada bu aşkın tarihinde
batık bir gemide gibiyim
yüzeye vurmamı bekleme git
avun biraz yağmurda yolculuklarda
tortumu kazı kehanetinden
görecesizdi uykumuzda zaman
uzaklıklarsa sanrılı kıyılarımız
dün sabah sokağa taşınan mevsim
iki sökük daldan ayrı ayrı
sarkarak benzedi ikimize
çok dağıldım soğuk sulara böyle
düşleri birbirine karıştıran anafor
boyutlarını unutturuyor nesnelere
ve aklım almıyor bir türlü
bana sapladığın ölümün
adı aşk niye
yüzün tenimden akan ıslaklık
anahtarı attım işte denize
kilidin pasında boşuna sabır
Nilüfer Altunkaya
nisan 2010
-kurşun kalem-
burada bu aşkın tarihinde
batık bir gemide gibiyim
yüzeye vurmamı bekleme git
avun biraz yağmurda yolculuklarda
tortumu kazı kehanetinden
görecesizdi uykumuzda zaman
uzaklıklarsa sanrılı kıyılarımız
dün sabah sokağa taşınan mevsim
iki sökük daldan ayrı ayrı
sarkarak benzedi ikimize
çok dağıldım soğuk sulara böyle
düşleri birbirine karıştıran anafor
boyutlarını unutturuyor nesnelere
ve aklım almıyor bir türlü
bana sapladığın ölümün
adı aşk niye
yüzün tenimden akan ıslaklık
anahtarı attım işte denize
kilidin pasında boşuna sabır
Nilüfer Altunkaya
nisan 2010
-kurşun kalem-
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)