24 Ağustos 2010 Salı

wish you were here

wish you were here*

intiharına gencecik dağılırım diye
tutardı elimden pink floydlar
hasta yakını gibi uyukladığım eğri
yatağa kusardın siluetini
vazgeç benden diyerek
suça yürürken ergenliğimiz

sıcak ve alkollüydü sabahlarımız
ekşi bir yazın sonuna bağladığım hışırtı
gitarının derisini soyardı mişel
ruhunu ıslatsın diye balkon ve turkuaz
sokağın geçmişine yürürken
düşlerde kanardık seviştiğimiz

bu iç kanamayla çatırdayarak
bir bedene sığınırdık eşeysiz
uçurumlarda seğiren gözlerin gibi
ne evcil bir isyandık anımsa
okul bahçelerinde devletle el eleydi
manik depresif masumiyetimiz

istersen söyleriz yine sevdiğin şarkıları
yüksek dozdan inişe geçtiğimiz
her hanımeline bir izmir sokulur yine
akşamüstleri yineler ölüm soğuk tenini
çocuklarla koşar içimde gölgen
ve tanrının gömleğinden çıkmaz artık lekemiz




Nilüfer Altunkaya

*Bir Pink Floyd şarkısı

akatalpa - ağustos 2010

figan

figân

“ey milletim! ah u figân gününden sizin hesabınıza korkuyorum.”*

iri gözlerle ekler ölümü
zamanın savruk pelerinine
yangınlar körükleyen ürperişin

sayrılı bir anımsamadır
gidişinle duvarlar arasında
tüllenen bedenim

eskil ayinlerce kutsanan
şaraptır aşk ve ten
lirik solgunluğuna dudakların

bir ben duyarım lanetle
yanılgıya başlayan çözülüşünü
ve demir alışını canımdan

sonsuz kıyılardır şimdi
bir adanın intiharı denize
rivayet edilişi kıyametlerin

de ki; şiirle direnirim
esirgeyen ve bağışlayan
efsunlu düşlerin çağrısına

ya sabır
ya isyan

* el-Mü’min suresi (İnanmış adam ile Firavun’un konuşmasından)

nilüfer altunkaya

kış 2010

Şiiri Özlüyorum

sanki gitmek

sanki gitmek

beni bir atı vurdular diye unut
rüzgârın başlangıcında

yalnızlığından bir çocuk büyüt
sokak sokak
evlat edin yağmurla

birbirine karışarak varolan
kahkahayla ışıldayan acı çektikçe
ve vazgeçen alev alev
ellerimiz ölse de

sözünü tut
parmak uçlarındaki günışığıyla
seyreltme ıssızlığımı

beni içine sindiğim yerde unut
teninin ilkyazında

Lacivert-

Nilüfer Altunkaya

korza

korza

alnınızdaki yara izinden tanıdım sizi
eski bir liman kentinde karşılaşmış olmalıyız
anımsarsınız mutlaka
kirpikleri tuzdan günbatımıyım

ellerimin çürük yosun kokusu
saçlarımdaki vazgeçmiş lodos
ıssız yaşamların kumsallarıdır
ve kayalara çarpa çarpa doğduğum
denizden ahiretimdir aşk

kile dönüştü sevdiğim adam
yitirdiğim şarkılardır çocukluğum
yengeç dolu ağlar takılırken parmakuçlarıma
sabrın göğsüne uzanmış bekliyorum

eski bir liman kentiydi gençliğimiz
dibe çöküşü gibiydiler çaresiz köklerin
oyulmuş gövdeleri kabuktan yüzleriyle
başka adamlar ve başka kadınlar
uğultusunu bırakarak sözcüklerin
yana yakıla geçtiler tenimizden

yakamoza dönüştü sevdiğim adam
alnındaki yara izinden öperdim onu
mühürlü gülüşünden her sabah
mercana dolanışı gibi oyunbaz suların
sisli zamanlar eklerdik birbirimize

dansa dönüştü sevdiğim adam
kumun ve arzunun ıslak başlangıcına
deniz fenerinin batık gemilerde sızlayan
mavi yanılgısına içimin dehlizlerine
sığmayan köpükten karanlığa

sonsuzluğa dönüştü sevdiğim adam

ilkyaz- 2010

Nilüfer Altunkaya
Eliz - ağustos 2010

eksik ağıt

eksik ağıt

yüzünün yarısı erdal eren
allah’ım sen de bize gel
sizin omzunuz gökyüzü mü
amca bana da bir idam ver

bezirgânbaşı bezirgânbaşı
bizim evde günler geçmez
annem der ki halk ve devlet
arasından hiç can sızmaz

ağbim kardeşim oğlum
devrime avludur gençliğin
ülkem gibi dağlık olsun
vicdanımızda serinliğin

yüzümün yarısı erdal eren
allah’ım sen de bize gel

nilüfer altunkaya


-berfin bahar temmuz 2010

anafor

anafor

burada bu aşkın tarihinde
batık bir gemide gibiyim
yüzeye vurmamı bekleme git
avun biraz yağmurda yolculuklarda
tortumu kazı kehanetinden

görecesizdi uykumuzda zaman
uzaklıklarsa sanrılı kıyılarımız
dün sabah sokağa taşınan mevsim
iki sökük daldan ayrı ayrı
sarkarak benzedi ikimize

çok dağıldım soğuk sulara böyle
düşleri birbirine karıştıran anafor
boyutlarını unutturuyor nesnelere
ve aklım almıyor bir türlü
bana sapladığın ölümün
adı aşk niye

yüzün tenimden akan ıslaklık
anahtarı attım işte denize
kilidin pasında boşuna sabır


Nilüfer Altunkaya
nisan 2010

-kurşun kalem-