5 Nisan 2009 Pazar

güzelleme

güzelleme


direnmek güzeldir ellerine
bir yasemin kadar açmış kederini
geçerken tenin çaresizliği bir şiiri bir aşkı
sevişmek güzeldir

ne olurdu eve dönseydi bütün babalar
oyunlara kara haberler saçılmasaydı
yenilemek gerek bugün odalarını geçmişin
başlamak güzeldir

güzeldir seninle çay bahçeleri
seninle acılar, kavuşmalar, ihanet bile belki
ne olurdu bitmeseydi, baharın yüz görümlüğü
düşlemek güzeldir

seninle güzeldir çelişik duyumsamalar
bir mutluluk bir ölüm sessizliği
bütün ömrünce beklediğinden
vazgeçmek güzeldir

2009-04-06

uzakta

uzakta

bir uzak laciverde takılır gözlerin
sabahların içinden kadife boşluklardan akan
unutulmuş bir yaranın izine gülümsemek
bunca unutuş içinde mıhlanıp kalmak
ben geçmiş zamanlardan topluyorum baharlarımı
sen düşlerimi giyiyorsun yalnızlığımın esrarını buruşturarak

okşadım kirpiklerini, bitti gün



olasılıkların erdemli başlangıcı bir yüreğin bir yüreğe atışı
sular bile yorgun sevgilim kanamaktan
onca zaman döne döne hiçleşti sensizliğim
yılların aktığı kuyulardan yüzün gülümsedi
gözlerin uzak iklimlere özlemimdi
ağlıyorsun tek günahkârı gibi aşkın imkansızını tutuşturarak

kapattım perdeleri, bitti gün

gelmedin


nisan 2009-04-06

kuyu

kuyu

kız:
anladım sesin yok bugün
çiçeksiz dallar geçti yolumdan
bir dertli şair kolumdan tuttu
kaybettim dedi yolumu, aslımı ararken

şair:
bir kayboluş değil ki sevda
uyanmak yarından şimdisiz
inciler biriktirmek çocukluğuna
ayrılık sinmiş kısa anlardan

kız:
çıktım bu seyirden yorgunum yine
çoktan bozdum oyunu, geri çekildim yine
yalanım yoktu öğrendim
yalnızlığı, insanoğlunu
ateşi yani suyu

şair:
sözcükler giyinmiş içimizi
gölgesiyiz yalnız hiçliğin
sinsi bir ölümle gelsen de
yine de armağansın ömrüme

al umudu kaldırımdan
kuru ekmek parçası
ıslanıp yem olur kuşlara
içine çek nisanı düşlerini anımsa

kız:
toprak rüzgâra karışınca
buldu başlangıcı
soldu gün gecede
böyle bir sevdadan doğdum gizlice

şairim dedi aşk ve acı başımla birlikte

saçak altlarında söyleşiriz yağmurla
sevda olur düşeriz kendimize

şair:
oysa deniz sanki bizi çırpınıyor
pencerede küllenen ışık
sönen mum hurda bir güvertede



kız:
çözülmüştü saçlarım koşamadım anneme
iki yüzü de ayna baktım durgun zamana
kuyuya düştü yüzüm

mayıs 2008

veda

veda *

aynalar da buz tuttu sesim de
dokunamam ki sarılıyız dikenli tellere
gün boyu terleyen bir ağaç gibi beklesem de
kal diyemem ki ille özgürlük önce
bembeyaz bir çarşaf seremedim yanılgılara
kiri sökülmedi özlemlerin, kırgınlıkların
çocukça yalanlarla girdin sıcağıma
öpüşünün damgası kururken terimde
şarkılarla, şiirlerle, yasak sevgilerle
ölümcül ihanetler biriktirsem de
gel diyemem ki ille özgürlük önce
dişil yaseminler takıp hasretlerine
inançlar süzerim boşluklarından
bu mercan yalnızlık kalır sinimde
alev alev saçıldığın kasırgalardan
bin pişman yollarım seni kıyısız sürgünlere

nilüfer altunkaya
*anafilya- nisan

körebe

körebe

denizin mavi turuncu başlangıcına dön yüzünü
sesini bıraktığın şiirlerden büyü hasretle
gülümseyen aydınlığın bana aksın
çocuklar saçılsın sokaklara
bir müjdeyle dolsun odalar evler
gelinler, kızlar sıyrılsın saçak altlarından
silinsin yoksulluğun izi babaların yakasından

sana baharın ılık yağmurları gibi saklandım

ilk adımı gibi kırlarda ölü bir gelinciğin

kaldırımların hıçkırığı, kekeme ölümü gibi köylerin

dağ başlarının, durgun göllerin yeşil umudu gibi

terk etmek gibi bu şehri başucunda bir zarf bırakıp

kurgulanmış intiharlar, yasak sevişler

baştan aşağı özgürlük kokan devrimci tutkular

seni saran uzamın kanatlanışı gibi her aşktan

sırıl sıklam saklandım sana

ayrılmayacağız
kimse duymadan ilişiverecek sesim sesine
bir masalı uyuyup bir düşü sayıklayacağız
günler geceler boyu zamanı uyuyacağız

Nilüfer ALTUNKAYA

2 Nisan 2009 Perşembe

şair ve kız

şair ve kız

şair; yorgunum imgelerin telaşından
kız; susmaktan
şair; her renksin sen gözlerin esmer
kız; üşümekten
şair; umudum yok kendimden yana
kız; kanamaktan
şair; bak bunlar senin için
yaprakları suya dalmış söğütler
göç etmeyi unutmuş leylekler
sesinin kuytusunda açmış kardelen
yeniden gençliğine saçılmış aşklar
kız; beklemekten
şair; kavuşsak diyorum bazen
kız; ölmeden

nisan 2009

çiğ damlası

çiğ damlası

yüzün dökülür sokağa yorgun
mavi boşluğundan tutar ölümün

sabah serinliğinde kendine akan
çiğ damlası gibi düşersin içime

okşarım duvarlarını son nefesimle
ağdalanır hiçliği ömrümün

tenim ayrılık sorgusudur
boşuna üşürsün öpme