gitme
iyi yürekli çilekeş sevdiğim
Filistin bakışlım acılı ülkem
açlıkla soylu iklimim siyahım
ellerim ellerim kaldı tenine sürgün
gözlerim gözlerim eyvahıdır sevdanın
grileşmiş devrim bekleyen kuytum
gitme ben kasımda ölürüm
yağmursuz sarı bir gün
okşar kapını yeryüzüm
bir zaman koyduk kristal
bir yaşam bizden sonraya
bir masal umudun kıyısına
iyi yürekli yalansız sevdiğim
soluğuna çiçeklenen bahar olaydım
yazgına tomurcuklu dallar açaydım
gitme bu cinnet çağı bu deli figan
barışçıl şiirlerini bile üşütür
yokluğum gencecik canına kıyar
bir çekimsiz düş çoğaltma senden
bir eksik çığlık sahipsiz günah
bu çocuğu tanrısız bırakıp gitme
Nilüfer ALTUNKAYA
Ocak 2009
25 Mart 2009 Çarşamba
kıyıda
kıyıda
bir koya bakan gün batımında
birbirimize intiharımızı geciktirebilirdik
rüzgârın dağıttığı küllerimizi
suya gömen şiirlerle
öpüşebilirdik
gözlerine çocukluğum bakardı
bir oyuna dolanarak soyardık karanlığı
acı yeşil gelmeler
kıpkızıl gitmeler ertesinde
çağcıl cinnetlere koşabilirdik
deniz kabuğu gibi bedenlerimizi
ölümün kara deliğine atabilirdik
okyanusun tuzlu yalnızlığına
el ele koşabilirdik
birbirimize intiharımızı geçiştirebilirdik
aralık 2008
Nilüfer ALTUNKAYA
bir koya bakan gün batımında
birbirimize intiharımızı geciktirebilirdik
rüzgârın dağıttığı küllerimizi
suya gömen şiirlerle
öpüşebilirdik
gözlerine çocukluğum bakardı
bir oyuna dolanarak soyardık karanlığı
acı yeşil gelmeler
kıpkızıl gitmeler ertesinde
çağcıl cinnetlere koşabilirdik
deniz kabuğu gibi bedenlerimizi
ölümün kara deliğine atabilirdik
okyanusun tuzlu yalnızlığına
el ele koşabilirdik
birbirimize intiharımızı geçiştirebilirdik
aralık 2008
Nilüfer ALTUNKAYA
4 Mart 2009 Çarşamba
çağrı
çağrı
seni çağırsam iskeleye yanaşan bir vapur olup
içinden çıksam izmir’in yırtılsam bakışından
yağmur yağmur koşsam her seher vakti
gelsem sesine konan martılara tutunsam
hangi gökyüzüne inanırdın hangi korkuluğa sarılırdın
hangi sevdaya hangi sabahtan arınmak için
seni çağırsam en karanlık sokağından istanbul’un
bıçaklanmış aşkı uğruna, fırlatılmış yoksulluğa
tütüne, şaraba, siyah yalanlara bulaşmış
gelsem uzak zamanlardan yarana tuz diye ağlasam
hangi şiirleri çağırırdın hangi mutlaklığı sorgulardın
hangi yalnızlığa hangi arafdan kurtulmak için
damla damla aksam her susuzluğa
gelsem dağ başlarından kuytu ovalardan
seni çağırsam gün aşırı değişen bir iklim olup
çocukluğundan yaratsam seni tertemiz bir aşkla
hangi sevincime inanırdın hangi ölüme sığınırdın
hangi tanrıya hangi günahtan arınmak için
Nilüfer ALTUNKAYA
seni çağırsam iskeleye yanaşan bir vapur olup
içinden çıksam izmir’in yırtılsam bakışından
yağmur yağmur koşsam her seher vakti
gelsem sesine konan martılara tutunsam
hangi gökyüzüne inanırdın hangi korkuluğa sarılırdın
hangi sevdaya hangi sabahtan arınmak için
seni çağırsam en karanlık sokağından istanbul’un
bıçaklanmış aşkı uğruna, fırlatılmış yoksulluğa
tütüne, şaraba, siyah yalanlara bulaşmış
gelsem uzak zamanlardan yarana tuz diye ağlasam
hangi şiirleri çağırırdın hangi mutlaklığı sorgulardın
hangi yalnızlığa hangi arafdan kurtulmak için
damla damla aksam her susuzluğa
gelsem dağ başlarından kuytu ovalardan
seni çağırsam gün aşırı değişen bir iklim olup
çocukluğundan yaratsam seni tertemiz bir aşkla
hangi sevincime inanırdın hangi ölüme sığınırdın
hangi tanrıya hangi günahtan arınmak için
Nilüfer ALTUNKAYA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)