3 Nisan 2010 Cumartesi

gece bitkileri

Gece Bitkileri

“Gece Bitkileri”ne Rediflemeler *

tek bir sözcüktür adın adımı bulamazsa

cinnetime aldırma
aynaya vur ışığını
yüzünü sakınma gülmelerden
tenini düşlerden öpüşlerden

çam sakızı çoban armağanı sevdam
bakir ormanlarına defne

keşke…


aka aka oluşsun rengin
damarlarında özgürlüğün
dölsüz bir rahmin sıcaklığına konsun

bir güzel gün uğruna

çatlasın tomurcuğu isyanın

tek bir sözcüktür adım adını bulamazsa


umudun erken alçaldığı bahar dalı gibisin
çok uzak kıyılardan bakıyorum dehşetine
sarılsam yoksun
yelkenleri suçüstü çırpınan bir batık gemiyim
ısısızlığına

keşke…

sana çarptıkça uğuldayan sessizliğim
amin diyemediğim dualar gibisin
babamı özlediğim ellerin
tutunsam yoksun
en karanlık yolculukta yanındaki boş koltuk benim

eşitsizliğimizin tutarsız süreci
yaşamın çözümsüzlük kümesi
…aşk

bir çığlığın bir çığlığa aktığı
yaralı şiirlerden tadıyorum kanadıkça

keşke…

ağlasam yoksun

evler nasıl delirdi
kendini suya attı köprüler
ağaçlardan neler duydum bilsen
nasıl da yandı bitti kül oldu
beni özlemediğin şehirler

keşke…

bir madenci fenerine koşuyorum göçük altında

saçlarım iki örgü çocukluğuna
islenmemiş bakışlarım kuytularda
hüzünlü vadilerde kaybolmamışız
zamanın hırçın dalgalarına yenilmemişiz daha

söyleyecek sözlerim vardı
unuttum sonra

keşke…

bir ortadoğu telaşını saçardın sokaklara
yaşadığın şehirlere, ummadığın hainliklere
salıncağı kırık yorgun parklara
boş havuzlara, bankları çürük randevulara

bir yasak sevişin sonuna gelmişliğin
en çaresiz güvercini gibiyim

keşke…


vurulsam taş gibi düşsem uykuna
sevinirdim yaşanmamış olmana

aşk bekler kendini

avuçlarında saçlarımın esnek kumrallığı

şairler sever kendine gizlenen nilüferleri

sekerek bir dağ gölünün saydamlığından

tek şiirlik imgedir belki yalnızlığımız

keşke…

karanlık sulardan dertli uçurumlardan çağlayan
olanaksız hızın

öyle bir yalansın ki aklımı yitiririm
sökülürse tenimden hiçliğin

ilkel savaşlarda kaybederim yurdumu
bir başka bedene dökülür özüm
bir sömürge işgali gibi başlar
senden sökülüşüm

keşke…


koşarım meydanları çağlar ertesi
el öpen çocuklarla bayram sabahlarını
mutsuz odaları tek kişilik sevişleri
şiirsiz aşkları aşksız şiirleri

keşke…


keşke
bu kadar üşümeseydik

keşke
deniz yağmur kokmasaydı

biraz eyvallahın olsaydı

adımı yenileyen harfler
bedenimde gizil ölüm

çırılçıplak bekleyen ateş

yandığım su

keşke…

ben bu çeşmede yüzümü yıkarken
derbentlere aksaydın

koşsaydım zamanlardan yalım ayak

yüzünü aralayan sarsıntıya
yıkılmış dört duvarım

zifaf geceme ağıt olsaydın

keşke…


sıyrıldı varoluşum içim gözüktü
keşke yalnız bunun için sevseydim seni


hırka

düşümde bir şey arıyordum
gülüşüne benzeyen
bir vazgeçiş çöküyordu an’lara
özlemek geçmişin göktaşı bazen

sarmal bir yayı geriyorduk
okyanusun sofrasına serinledikçe
hani bütün yaralarımı üflüyordun
bozkırın uyumunu giyinen

bir hırkaydı sıcaklığın omuzlarımda
keşke yalnız bunun için sevseydim seni

bahçe

haritalar kuzey amerika’ya güdümlü
kararsız rotalarda kağıt gemiler
ıslanırlar yüzerken akşamlarımıza
bir kızılderilinin kaskatı yüzüyle

bahçenin orta yerine kurulmuş sofra
sarı beyaz kediler kendini okşuyor
nerdeyim diye soracakken, başkasına bakıyorsun
kıyılarda sessizce ağlıyorum

bir lotusun yaprağından adın kayıyor
keşke yalnız bunun için sevseydim seni

ezan sesi

can sıkıntısından gökler yapıp
kar topu oynardık buzullarla
ısırgan otundan acıyan rüzgar
rivayet dedi çocuk cıvıltılarına

zamanı buruşturdun bir gece
çok uzaklara attın
yaşlıyım ezan sesiyle dolu günlerim
ölü doğmuş minarelerim

kirpiklerin öyle boş vermiş ki yağmura
keşke yalnız bunun için sevseydim seni



sigara

bu sigara sönmedi barış aşkına
bu çözgün sevda yitmedi
çok beyaz bir yasemin kurudu birden
suya doluştu dudağındaki renkler

totemler acır mı inanca
anadolu sabrını soyar mı bir gün
iki insanın sonsuz yakınlığına biz
edilgin yasaklar kurgularken

kelebekler saçtığında bilirdim
keşke yalnız bunun için sevseydim seni


ağaç

başucunda bir kızıl ağaç büyüyor
dallarına camdan kuşlar konuyor
kuşların kanadında bahar nakışlanıyor
kendini hiç açmamış çiçekleri okşardın

sıkıntının elini tutardı yaşlı bir teyze
ömrünün kıyısından karşıya geçerken
usulca çalarken okul zillerini
genç kızlarla kemanlara koşardın

uzaktan bakınca özgürlüğe benzerdin
keşke yalnız bunun için sevseydim seni


mavi

yokluğunda penceremdi gözlerin
evimdi balkonunda demlendiğim
gizlendiğim şiirlerde bulurdun beni
kurallı düz cümleydim

mercansı bir sınır var aramızda
incilerini terleyen gururunla
haritalar kağıttan imzalar da
ya sınırlar sınırlarımız

sana batıp çıktıkça maviye döndü ünlemim
keşke yalnız bunun için sevseydim seni


anadolu

yoksul bir gecikmeyle başladık gelişmeye
çocukluğumu otlar bürüdü diye
kokunla giyindim memleketi
tanrı’nın çocukluğuna yürüyen

tanrı bizi yaratırken
ölüm şarkı söylerdi
biz umudu yaratırken
tanrı neden ağlardı

iyiliksin tanımsız birden bire
keşke yalnız bunun için sevseydim seni

çözümsüzlük

eşzamansız şairlerden büyüdük kendimize
koşmadığımız köy yollarında
hep kazanırsın ey çözümsüzlük
sürgündür demokrasi kanlı gömleğine

devletçe umursanmadı
yoksulluk sınırımız açlık sınırımız
ağdalı reçineler gibi aktık
orta yaşlı sabırlı çam ağaçlarından

kış günlerinin solgunluğuydun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni



çay bahçesi

güz boşluğunu soluyan bir çay bahçesinde
sarmaş dolaş olmadık seninle hiç
ondan mıydı kendini yolcular gibi
bakışlarında sınırlı sarnıçlar süsledin

şiirlerin paylaşılmazlığında kavuştuk ama
sahnenin tozunu ısıran alkışlarda
arabesk bir ezgi sundu beni sana
geçici efkar ağrılı iksir

an ki fıskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni


gece

seni buldum da mı kaybettim bilmem
kalabalığında yalnızlığımın
böyle en dibinde gecenin
parmak uçlarını ararken

özgürlük bayrağıydı ‘68
sonsuzlar çizilmiş yörüngelerde
egemenlik kayıtlı ve şartlıydı
postalların ezdiği karanfillerde

kendime yolculuğumdun bütün senlerden
keşke yalnız bunun için sevseydim seni



*Bu şiir Cemal Süreyya’nın 20 Şiir’lerinden (Güz Bitiği) esinlenilerek yazılmıştır. İtalikler ve “keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizeleri bu şiirlerden alınmıştır. Şiirsel bütünlük bozulmasın diye yapılan göndermeler ayrıca belirtilmemiştir.